II. ULUSLARARASI KEŞAN TARİH SEMPOZYUMU SONA ERDİ

II. ULUSLARARASI KEŞAN TARİH SEMPOZYUMU SONA ERDİ
Bu haber 08 Kasım 2014 - 16:46 'de eklendi ve 3.513 kez görüntülendi.

Keşan Belediyesi’nin düzenlediği “II.Uluslararası Keşan Tarih Sempozyumu”, 8 Kasım 2014 Cumartesi günü sunulan bildiriler ve sonrasında yapılan plaket töreni ile sona erdi.

Sempozyum Son-Manşet
7 Kasım 2014 Cuma günü başlayan, Keşan Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen II. Uluslararası Keşan Tarih Sempozyumu’nun saat 15.30’da başlayan ikinci bölümünde ilk olarak Bulgaristan Yeni Sofya Üniversitesi’nden Doç. Dr. Maya Vassileva “Trakya ve Anadolu Hattında Perspektif ve Sanat” konulu bildirisini katılımcılarla paylaştı.

Maya Vassileva
Vassileva, Yunan şehirleri, yerel kültürlerle ilgili çalışmaların hala devam ettiğini belirterek “Akademisyenlerin verdiği bilgiler davet edici olmasa da bölgede Traklarla ilgili el yapımı seramikler ön plana çıkmaktadır. Traklar etkileyici anıtlar bırakmazken, Frigyalılar bu konuda daha önde olup daha etkileyici eserler bırakmışlardır. Küçük taş kesme anıtlar ve mezarlar arasında benzerliklerimiz var. Maalesef çok fazla araştırma yapılmamış. Mezarlar arasında araştırma ve çalışma yapılabilir. Ayrıca bazı mezarlar defineciler tarafından tahrip edilmektedir” şeklinde konuştu.

Theodorus Kurkides
Vassileva’dan sonra konuşan Theodoros Kurkides de Osmanlı Dönemi’nde Keşan’da yaşayan eczacı ve doktor Rumlar üzerinden bölgeyi değerlendirerek şunları söyledi. “O dönemde Keşan’da Tütün ekimi ve ipek böcekçiliği yapılmakta idi. 1868’de Rum Okulu bulunuyordu. 1878 yılında Rus İşgali sırasında bu okul yıkıldı. 1882 yılında tekrar Rum Okulu açıldı. Bu okulda 2 öğretmen ve 100 Rum öğrenci bulunuyordu. Keşan’da kilise vardı. 6000 Yunanlı yaşıyordu. Bunların içinde doktorlar ve eczacılar da bulunuyordu. Uzunköprü’de de 7798 Yunan vatandaşı bulunuyordu. Enez’de de 1920 yılında 1186 Yunan vatandaşı bulunuyordu ve 1920 yılında da Enez’de 14 yataklı bir hastane bulunuyordu.” dedi.

Mustafa Hatipler
Kurkides’ten sonra kürsüye gelen Mustafa Hatipler de, “Osmanlı’da Keşan” konulu konuşmasını gerçekleştirerek şu bilgileri verdi.
Hatipler: “Osmanlıların Keşan’a ilk gelişi 1359 yılındaki 1. fetihle olmuştur. Gazi Süleyman Paşa, komutasındaki askerler önce Gelibolu’yu sonra da Keşan’ı fethetmiştir. Burayı Bizans İmparatorluğu birkaç yıl içersinde geriye aldı. 1361 yılında Murat Hüdavendigar tarafından gerçekleştirilen 2. fetihle Keşan yeniden alınmış. Keşan 1900’lu yıllardan sonra da Rus, Yunan ve Bulgar işgaline uğramıştır. Bölgeye Anadolu’dan iskanla Gacallar ve Yörükler yerleştirilmiştir. Yörüklerin Topkeşan Yörükleri ismini aldıklarını da bilmekteyiz. Osmanlı öncesi Keşan’ı adı Russion’dur. Osmanlı kayıtlarına baktığımızda da Keşan’ın ismi kayıtlarda Der Kazai Keşan olarak geçmektedir. Keşan 1600’lü yıllarda Osmanlı kayıtlarına geçmiştir. Keşan’da etnik ve kozmopolit bir yaşam vardı o dönemlerde. Ortodoks Mezhebi Rum nüfusundan fazlaydı. 1920’de gerçekleşen mübadele ile Keşan’a Müslüman nüfus yerleştirilmiştir. Başbakanlık’taki Osmanlı Arşivinde Ayan Sistemi olduğu ve bu sistem için Keşan’da da Ayanlık seçimleri yapılmıştır. Arşivlerde Keşan için 1830’dan önceki resmi kayıtlara rastlanılmamış olup, 1831‘de yapılan nüfus sayımında 922 Müslüman ve 4.457 Hristiyan olmak üzere Keşan nüfusunun 5.379 olduğu da belirtilmiştir. Keşan’da o dönemde Hristiyan nüfusun Müslüman nüfusu göre fazla olduğu da açıklanmıştır. Barağı Köyü’nde Meryem Ana Kilisesi bulunmaktadır. Zaman zaman Keşan’la Edirne arasındaki rekabetten söz edilir günümüzde. Bu rekabetin Keşan’ın zaman içerisinde Gelibolu’ya sancak olarak bağlı olmasına bağlayabiliriz. Keşan 93 harbinden sonra Edirne’ye bağlanmıştır. Keşan’ın Zorlanis,Russion ve isimleri mevcut olup, Osmanlı Keşan’ın da 41 köy ve Çamlıca, Paşayiğit ve Suluca olmak üzere 3 nahiye bulunmaktaydı. 1530 yılına ait belgelerde Keşan arazilerinin çok değerli araziler olduğu belirtilmiştir. Keşan’da Osmanlı Dönemi’nden bugüne 30 cami varmış. Osmanlı Keşan’ında Keşan Kalesi’nin dışında fazla tarihi eser bulunmamaktadır. Keşan Subay Orduevi bahçesinde kitabeler bulunmaktadır. Osmanlı Keşan’ına ait en önemli eserlerden biri Hersakzade Ahmet Paşa Camii’dir. Bunun dışında Yeni Cami, Orta Cami ve İspat Cami bulunmakta idi. Tarihi Hamam,1918 yılında Almanların yaptığı Hastane Binası, Osmanlı Dönemi Keşan evleri, Osmanlı Mezarlıkları, Aşağı Zaferiye Mahallesi’nde TMO Silolarının bulunduğu alanda Hristiyan Mezarlığı bulunmakta idi. Mercan Köprüsü de önemli eserlerden biridir. Gazi Rüstem Türbesi de bulunmakta. Rüstem Baba, Derviş, Akıncı ve Bektaşi Şeyhi idi. Keşan’da yaşayan önemli isimlerden biri de Keçecizade İzzet Molla idi. İzzet Molla, aslen Konyalı olup, 1820 yılında Galata Kadılığı’na tayin olmuş oradan da Keşan’a sürgün olarak gönderilmiştir. İzzet Molla burada Mihnet-i Keşan adlı bir eser yazmıştır. Bu eserde de Keşan’da yaşadığı zorlukları ve İstanbul’a olan özlemini dile getirmiştir. Yine Keşan’da yaşayan Safiye Erol da Ciğerdelen adlı kitabımı Keşan’da kaleme almıştır. Hersakzade Ahmet Paşa’da Keşan‘da görev yapmıştır. Osmanlı Devletine 4 defa Başbakanlık ve Bakanlık yapan Ahmet Paşa, 2 cami yaptırmıştır. Hersakzade Ahmet Paşa aslen Bosna Hersekli olup ismi Stephan idi. Osmanlı’nın Bosna Hersek’i almasından sonra Osmanlı’ya katılmış ve Ahmet ismini almıştır. Şair Süleyman Zati’de Keşan’da yaşayan ve 1761 yılında vefat eden Divan Edebiyatının büyük şairlerindendir. Keşan’ın başka bir önemi de Via Egnetia Yolu üzerinde bulunmasıdır. Keşan o dönemlerde Osmanlı ekonomisi içinde de tahıl ve kervan ticaretinin önemli merkezlerden biri idi.” dedi.

Styavros Köçekoğlu
Hatipler’den sonra söz alan Stevros Köçekoğlu da,”Osmanlı Öncesi ve Sonrası Trakya Yol Haritalarında Keşan ve Trakya” konulu bildirisini sunarak Keşan ve çevresindeki o dönemdeki şehirlerin haritadaki isimleri hakkında bilgiler verdi.

Melda Merve Engin
İlk günün son konuşmacısı olan Melda Merve Engin de “Osmanlı Arşivinde Keşan “ konulu sunusunu salon girişindeki koridorda yaparak o dönemde Keşan’da önem taşıyan eserlerin planları ve belgelerini katılımcılara sundu.

SEMPOZYUMUN 2. GÜNÜ BİLDİRİLERİ…
2. günü bildirileri saat 09.45 sıralarında Emekli Tarih Öğretmeni ve Tarih Araştırmacısı Salih Gümülcineli’nin bildirisi ile başladı.

salih gümülcineli
2. Mahmut Dönemi’nde Keşan’a sürgün edilen İzzet Molla’nın hayatı üzerinden Keşan’a ilişkin tarihsel bilgiler paylaşan Gümülcineli, “190 yıl önce Keşan’da Hersekzade Ahmet Paşa Camii, Eski Hükümet Konağı, Yağ Pazarı, İpsala Caddesi, eski hamam ve 8 dükkanının bulunduğu bedesten vardı. Molla, 1785-1829 yılları arasında yaşamış, şair ve devlet adamıydı. Keşan’da 1823’e kadar 30’dan fazla yel değirmeni vardı. Bu bölgede tarım, hayvancılık ve ticaret yapılıyordu. Ticaret bölgede gayrimüslimler tarafından yapılıyordu. Bölgede çeşitli milletlerden kişiler yaşasa da aralarında ilişkiler olumlu anlamda çok kuvvetliydi. İzzet Molla, Mercan Köyü’nü çok kes ziyaret etmiş ve burasını beğenmiştir. Arasından 2 nehir geçen Mercan, İzzet Molla’ya göre muhteşem bir yerdi. İzzet Molla Keşan’daki yemekleri ve suyu çok güzel bulan bir kişi. Çeltik yani pirinç o dönemde de bölgenin önde gelen tarım ürünlerinden.” dedi.

Özcan Hüseyin Nuri
Gümülcineli’nin ardından Hüseyin Nuri Özcan, Yunanistan’da Gümülcine ile Dedeağaç arasında bulunan Yeni Keşan adlı yerleşim yeri hakkında bilgi verdi.
Yeni Keşan’da tarım ve hayvancılık yapıldığını, 1922’de Lozan Mübadelesi ile bölgeden göç edenlerin kendilerine Yeni Keşan adında bir yerleşim yeri kurduğunu aktaran Özcan, bölgeden göç edenlerin geldikleri yeri unutmamak adına yaşadıkları yere daha önce bulundukları yerin adını verdiklerini ifade etti. Özcan, Yeni Keşan’daki kişilerin cana yakın ve sevecen kişiler olduğunu, Keşan’dan ziyaretçi beklediklerini aktardı. Özcan, kadınların siyah başörtüsü kullandığını da sözlerine ekledi ve bunun göç etmelerini sembolize ettiğini aktardı.

Maria Faravakidou
Hüseyin Nuri Özcan’ın ardından Maria Faravakidou, Dedeağaç’ta açılacak olan ve Bulgar, Yunan ve Türk Trakyasındaki ögeleri içinde barındıracak etnografya müzesi hakkında bilgi verdi.

Tanasis Kungulos
Sempozyum Tanasis Kungulos’un Yunanistan’daki megalit anıtlarla ilgili bildirisi ile sürdü.

merve Kızanlık
Sempozyumda daha sonra Merve Kızanlık’ın Tarihte Çamlıca isimli bildirisi ile sürdü.
Kızanlık, Çamlıca’da eski Trakya evleri, sonradan camiye çevrilen kilise, şapel, ayazma, Rum, Yunan ve Osmanlı evleri ile Çamlıca Kalesi hakkında katılımcılara bilgi verdi ve çoğu tarihi eserin defineciler tarafından tahrip edildiğini anlattı.
Kızanlık, Çamlıca’nın pek çok kültüre ev sahipliği yapan zengin bir tarihi olduğuna işaret etti.

coşkun erklılıç (1) coşkun erklılıç (2)
Kızanlık’ın ardından Arkeolog Coşkun Erkılıç, Enez Arkeolojisi hakkında bildirisini sundu.
Enez’in çift limanlı bir şehir olduğunu ve bir limandaki gemilerin rüzgardan sürekli korunabildiğine işaret eden Erkılıç, limandan gelen gemilerdeki malların Meriç Nehri üzerinden Trakya’nın iç kısımlarına kadar gönderilebildiğini belirtti.
Coşkun Erkılıç, Enez’in Antik Dönem’deki simgesinin keçi olduğunu aktardı ve Trakya’dan çıkan tek tanrının şarap tanrısı olmasının, bölgenin şimdiki alkolle ilişkisi düşünüldüğünde ilginç bir anekdot olduğunu söyledi.

Özkan Ertuğrul
Sempozyumun son konuşması aynı zamanda sempozyumun sunuculuk ve koordinatörlüğünü de yapan Özkan Ertuğrul tarafından gerçekleştirildi.
Roma ve Bizans Dönemi’nde Keşan konulu bildirisini paylaşan Ertuğrul, Keşan’da Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine ait eserlere sıkça rastlandığını bildirdi.
Ertuğrul, bildirisini sunarken bölgeden geçtiği iddia edilen Via Egnatia Yolu’nun aslında bölgeden geçmediğini iddia etti ve İpsala’dan Keşan’a gelen yol bulunmadığını söyledi.
Keşan ve köylerindeki tarihi eserler hakkında fotoğraflarla destekli sunumda bulunan Özkan Ertuğrul, Keşan’da gördükleri ilgiden memnun olduklarını kaydetti.

PLAKET TÖRENİ VE TEŞEKKÜR KONUŞMALARI…
Sempozyum, Ertuğrul’un bildirisini sunması ile sona erdi, yemeğin ardından Keşan Belediye Meclisi Toplantı Salonu’na geçildi ve bildiri sunanlara 1. Tarih Sempozyumu kitabı ile bölgeyi anlatan materyaller ile yine yöreyi simgeleyen ve Keşan Belediyesi kursiyerleri tarafından hazırlanan yel değirmenlerini takdim etti.

DSC_0413  DSC_0400  DSC_0430
Buradaki törene Dedeağaç Belediye Başkan Yardımcısı Nikolaos S. Gotsis de katıldı ve iki başkan birbirlerine hediye takdim etti.
Hediye takdim töreninde konuşan ve sempozyuma katkı sunanlara teşekkür eden Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan, “Sempozyumumuza Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye’den katılan tüm bilim insanlarına çok teşekkür ediyorum. Trakya Üniversitesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Engin Beksaç Hocamıza da bizlere önderlik ettiği çok teşekkür ediyorum. Tarih önemsenmesi gereken bir olgudur. Yaşadığımız coğrafyanın geçmişini bilmek hepimizin hakkıdır.“ dedi.

DSC_0383
Özcan’dan sonra söz alan ve kendisine Bana Trakları Anlat adlı kitabını hediye eden Beksaç da şunları dile getirdi: “Keşan Belediyesi’nin ev sahipliği için çok teşekkür ediyoruz. Uzundan zamandan beri bu sempozyumu gerçekleştirmeyi düşünüyorduk. Başkan Mehmet Özcan Bey’in de dediği gibi hepimiz aynı toprağın çocuklarıyız sadece aramızda sınırlar var. Üzerinde yaşadığımız toprak çok eski. Hepimiz kardeşliğimizi sürdürmeliyiz. Birbirinden çok farklı olmayan kültür değerlerimiz var. Hepimiz Güneydoğu Avrupa’nın çocuklarıyız. Böyle bir etkinliği düzenlediği ve fırsat yarattığı için Başkanımız Mehmet Özcan’a teşekkür ediyoruz. Başkanımızın tarihe verdiği katkı hiçbir zaman unutulmayacak. Başkan Özcan, yıllardan beri çalıştığım Trakya topraklarında tanımaktan gurur duyduğum çok nadir politikacılardan biridir. O’nun bakışı sadece Keşan’ı değil, Trakya’yı ve bölgedeki tüm ulusları kapsayan bir bakış açısıydı. Biz Keşan’la ilgili çalışmalara başladığımızda arkeolojik açıdan hiçbir şeye sahip olmadığı belirtilen bir yerdi. İlginçtir şu anda Keşan Trakya’nın arkeolojik açıdan en çok veriye sahip olunan bir yeri olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.

www.kesanhalkinsesi.com

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER